Tüp bebekte yeni uygulamalar başarıyı arttırıyor – Op. Dr. Aret KAMAR
January 7, 2019
Tüp Bebek Tedavisinin Aşamaları Nelerdir? – Op. Dr. Nurettin TÜRKTEKİN
January 15, 2019
Show all

Riskli Gebelikler ve Tüp Bebek – Op. Dr. Aret KAMAR

Riskli gebelik nedir? Tüp bebek gebeliklerinde risk daha mı yüksektir? Riskli gebeliklerde alarm sinyali belirtiler nelerdir? Riskli gebeliklerin önemi nedir? Tekrarlayan düşüklerde tüp bebek tedavisi mümkün müdür? Tüp bebekte gebelik süreci nasıl takip edilmelidir? Tüp bebekte preimplantasyon genetik tanı nasıl konur? Tüp bebekte genetik incelemenin önemi nedir? Tüp bebekte başarıyı arttıran faktörler nelerdir? Tüp bebek tedavisinde Türkiye’nin dünyadaki yeri nedir?

İstanbul Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Kadın-Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Aret Kamar, riskli gebelikleri ve tüp bebek yöntemini Sağlığım İçin Herşey’de anlattı.

HANGİ GEBELİKLER RİSKLİDİR?

. Riskli gebelik ne demektir? Hangi gebelikler riskli gebe sınıfına girer?
‘‘Mazisinde kadın açısından sağlıkla ilgili problemin olması ve kötü gebelik geçmişi bulunması riskli gebelik kabul edilir. Örneğin yaşın büyük olması, şeker ve tiroit hastalıklarının varlığı, daha önce geçirilmiş gebelik öykülerinde tekrarlayan düşüklerin olması, anne karnında bebek ölümünün yaşanması, bebeğin sonunun anne karnındayken erkenden ayrılması ve bebeğin içeride kaybedilmesi (ablasyo plasenta) durumları riskli gebelik sınıfına girer. Tüp bebek tedavisi ile hamile kalan hastaların çoğu da riskli kabul edilir. Çünkü çoğu, seneler sonra elde edilmiş ve kaybedilmemesi gereken gebeliklerdir. Hamile kalmışken bir an önce doğsun diye üzerine titrediğimiz gebeliklerdir. Zaten tüp bebek tedavisinin neredeyse yarısı 40 ve üzerindeki yaşlarda yapılmaktadır.’’

GEBELİK TAKİBİ NASIL OLMALI?

. Tüp bebekle hamile kalmış bir kadında gebelik takibi nasıl olmalıdır? 
‘‘Kendi kendine hamile kalınmış da olsa, tüp bebek tedavisiyle de olsa dikkat edilmesi gereken bazı durumlar vardır. Öncelikle, kadının, hamile kaldığını gösteren testin pozitif çıkmasından bir hafta on gün sonra kontrol olması gerekir. Gebelik kesesinin rahimin içerisine yerleşip yerleşmediği mutlaka tespit edilmelidir. Çünkü az bir ihtimal de olsa dış gebelik olabilir ve gebe kaldım diye sevinen kadın, bir akşam acilen dış gebeliğin patlaması sonucu ameliyat olmak zorunda kalabilir. Ve o acil şartlar içerisinde müdahale edilirken tüpü ve rahminin bir kısmı alınabilir. İkinci kontrol, bundan 15 gün sonra yapılarak bebeğin büyümesine ve kalp atışlarına bakılmalıdır. Ondan sonra üç haftada bir kontrol yapılmalıdır.

12.- 13. HAFTA KONTROLLERİ

Bu iki kontrolden sonraki kritik kontrol 12. ve 13. haftadır; bebeğin burun kemiğinin uzunluğu ve ense kalınlığının derecesi kontrol edilir. Bunlar bize bebeğin sağlıklı olup olmadığıyla ilgili bilgi verir ve üstüne bazı klinikler ikili test yapar. İkili test, down sendromu ve diğer kromozomal problemler için bir tarama testidir. 16. haftada üçlü testin zamanı gelir. O da kromozomal problemler için yapılan bir tarama testidir. 15.-16. haftadan sonra, her şey yolunda bile gitse, mutlaka ultrasonla rahim ağzında açılma olup olmadığının tespit edilmesi gerekir. Ve her kontrolde mutlaka bakılmalıdır. Çünkü rahim ağzı yetersizliği dediğimiz bir durum var. Hiçbir ağrı, hiçbir şikayet olmadan rahim ağzının bazı kadınlarda açıldığını, su kesesinin patladığını ve bebeğin erken doğduğunu görebiliyoruz. Oysa ultrasonla takip edildiğinde bu açılma tespit edilirse oraya basit bir dikiş atılması gebeliği 9 aya kadar götürebilir

19. –  20. HAFTA KONTROLLERİ

19. ve 20. hafta kontrollerinde de yine rahim ağzı kontrolleri yapılır; bebeğin büyüyüp büyümediğine bakılır. Perinatoloji uzmanı, bebeğin bütün iç organlarını, damarlarının gelişimini, bebeğin vücudunda herhangi bir problem olup olmadığını araştırır.

İlk 20 hafta içerisinde bebeğin sağlıklı olup olmadığı ve büyük ihtimalle gebeliğinde bir problem yaşayıp yaşayamayacağı ortaya konulmuş olur. Bebek bu testlerden geçmişse artık  doğuma kadar götürülebilir. İleri yaşlarda, mutlaka kan sulandırıcı kullanmaları istenir. Çünkü hem bebeğin büyümesi hem de annenin gebelikten zarar görmemesi önemlidir. Bugün anne ölümlerinin en büyük nedenleri enfeksiyon, kanama ve tromboembolidir. Bacakta bir yerde kan pıhtılaşırsa kadın pulmoner emboli geçirir, enfarktüs geçirir ve kaybedilebilir.’’

KAN SULANDIRICI KULLANMAK BEBEĞE ZARAR VERİR Mİ?

. Saç boyamak, kan sulandırıcı içmek anne karnındaki bebeğe zarar verir mi?
‘‘Saç boyamanın ya da kan sulandırıcı içmenin bebeğe hiçbir zararı yoktur. Çünkü bunlar plasentaya geçmezler. Kan sulandırıcılar, plasentaya geçmedikleri için gebeliğin anneye yapacağı zararlı etkilerden de korumuş olur. Hem bebeğe giden kanı arttırır, hem de annenin damarsal problemini engeller. Çünkü yaş büyüdükçe damarlarda daralmalar, tıkanmalar başlar. Hele kadın mazisinde sigara içtiyse, diyabeti de varsa o zaman kan sulandırıcı kullanmak gebeliğin anneye yapacağı zararlı etkilerden de korumuş olur.’’

ACİLEN DOKTORA GİTMEYİ GEREKTİREN DURUMLAR

. Gebelik sürecinde ne tür belirtilerde acilen doktora gitmek gerekir?
‘‘Gebelik sürecinde doktora gitmeyi gerektiren 4 tane ana belirti vardır. Bunlar;

  1. Ağrı
  2. Bebeğin hareketlerinin az hissedilmesi. Anne, hareketlere alışır ve bu miktarın azaldığını hissedebilir. Anne adayı, aşırı aktif bir gününde bebeğin hareketlerinin bir kısmını kaçırabilir. Özellikle bebek çok büyük değilse. Eğer hareketlerin az olduğunu hissederse bir şeyler yiyip dinlenmelidir. Belli bir zaman içerisinde bebeğin hareketlerini yine az hissediyorsa mutlaka hekimine başvurmalıdır.
  3. Kanama. Kanama gelirse mutlaka doktora gidilip rahim ağzında açılma olup olmadığının ya da bebeğin rahime yapıştığı yerle ilgili herhangi bir problemin olup olmadığının aydınlatılması gerekir.
  4. Su gelmesi.’’

GENETİK TARAMA ÖNEMLİ

. Gebelik öncesi yapılan genetik taramanın önemi nedir? 
‘‘Preimplantasyon Genetik Tanı (PGT) çok önemlidir. Birinci nedeni, tüp bebek tedavisi sadece çocuğu olmayanlar için yapılan bir tedavi değildir. Tüp bebeğin en önemli tedavi edici etkisi, aile bir hastalık taşıyorsa, hastalığın çocuğa geçişini önlemesidir. İkincisi kan hastalıklarıdır. Mesela bir çocukları talasemili doğmuş olabilir ve anne babası farkında değildir. İkinci çocukları, hem talasemili olmasın hem de birinci çocuğa kök hücre versin diye tedavi olup böyle bir çocuk doğurabilirler. Böyle durumlarda, rahimin içerisine bebeği koymadan evvel bir hastalık varsa o hastalığın taşınıp taşınmadığına bakabiliyoruz. Mesela talasemiye, aileden taşınan herhangi bir metabolizma hastalığına veya bir kas hastalığına bakılır. Bir de, birinci doğan çocuk tedavi olacaksa, doğacak çocuğun HLA’sını (doku grubu) birinci çocuğa kök hücre verebilecek şekilde ayarlanıp ondan sonra transfer edilir. Böylece doğan çocuk her şey yolundaysa hem talasemi olmayan hem de birinci çocuğa kök hücre verip onu tedavi edebilecek bir çocuk olur. Genetik taramanın bir başka önemi de, sürekli düşük yapılması durumunda, o düşen dokunun rahim büyütemediği için mi düştüğünü ya da bebekte bir sakatlık olup olmadığı için mi düştüğünü aydınlatmasıdır. Eğer böyle bir ispatlanmışlık varsa, tekrar tekrar düşük yapıyor ve bebekler sakat oluyorsa o zaman rahmin içerisine bebeği koymadan sakat mıdır değil midir diye, kromozomlarda bir problem var mı diye bakabiliyoruz. Sağlam olanı koyduğumuz zaman hem sağlıklı çocuk doğuruyorlar hem de sağlıklı olduğu için düşüklerden korunmuş oluyorlar.’’

‘‘TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE ÇOK İYİ YERDEYİZ’’

. Tüp bebek tedavilerinde Türkiye’deki başarı oranlarını dünyanın önde gelen ülkeleriyle kıyaslayabilir misiniz?
‘‘Tüp bebek tedavisinde Türkiye’nin çok iyi bir yerde olduğunu artık gururla söyleyebiliriz. Biz şahsen Almanya’da defalarca tüp bebek denedikten sonra doktorlarının hastaya gidin artık Türkiye’de deneyin onlar bizden daha iyi dediklerini biliyoruz. Avrupa’da tüp bebek tedavisinin iyi olduğu birkaç ülkeden bir tanesiyiz. İsrail ve Amerika da var ama bugün artık Türki Cumhuriyetler’den, Suriye, Irak gibi komşu ülkelerden Kuzey Afrika ülkelerinden birçok Arap ülkesinden hastalar gelip tedavi oluyorlar. Keza Avrupa’da yaşayan Türk vatandaşlarımız izin günlerinde gelip tedavi oluyorlar. Avrupalı vatandaşlar 15-20 gün kadar Türkiye’de kalabilecek zaman ayarlayabilirlerse onlar da gelip tedavi olabiliyorlar. Bu da gerçekten bizim için gurur vericidir.’’

ArabicBulgarianChinese (Simplified)DutchEnglishFrenchGermanItalianPortugueseRussianSpanishTurkishUkrainian
Whatsapp Üzerinden Bize Ulaşabilirsiniz